28 Haziran 2010 Pazartesi



In the quiet of the shadow
In the corner of a room
Darkness moves upon you
Like a cloud across the moon



You're a-wearing all the silence
Of a constant that will turn
Like the windmill left deserted
Or the sun forever burn


So don't forget to breathe
Don't forget to breathe
Your whole life is here
No eleventh hour reprieve
So don't forget to breathe

Keep your head above water
But don't forget to breathe

And all the suffering that you've witnessed
And the hand prints on the wall
They remind you how it's endless
How endlessly you fall


And the answer that you're seeking
For the question that you found
Drives you further to confusion
As you lose your sense of ground


So don't forget to breathe
Don't forget to breathe
Your whole life is here
No eleventh hour reprieve
So don't forget to breathe


Keep your head above water
But don't forget to breathe


Breathe...


Don't forget to breathe
Don't forget to breathe
You know you are here
But you find you want to leave
So don't forget to... breathe


Just breathe...


Just breathe...




Just breathe...







Just breathe...

















Just breathe...

Alexi Murdoch - Breathe


26 Haziran 2010 Cumartesi

bir rüya gördüm..

bu aralar pek tedirginiz taşınmaymış, kira mı olsunmuş, evler çok pahalıymış, berkayımın okuluna yakın olsunmuş, apart olsa da hoş biriktirilirmiş paracıklar felan.. aslında daha neleeeer neeleeeer..

o kadar uzak geliyor ki kutular, kartonlar, pıtpıtlar, gazete sayfaları.. kabul etmek istemiyorum taşınacağımızı..

taşınacağız yahu..

neyse diyeceğim şu; bunların sebebiyle rüyalarım baskı altında, evet. hayırlısı ve kısmet diyerek ayrılıyorum huzurunuzdan, rüyamı anlattıktan sonra. :)

~ ~ ev ev gezerken annem, ben ve bir kadın daha; pencereleri bel hizasından yüksek yerden başlayan bir konut bulup geziniyoruz içinde.. evimiz oluyormuş da hemen orası, oda seçimleri felan.. küçükken yaptığım gibi, pencerenin mermerine uzanıp da dışarıya bakabilmek için parmak uçlarıma kalkmam gerektiğini garipsemişim epeyce. sessizim ama o konuda ayrı. ve ben başarınca dışarıya bakmayı, bir şeylerin geldiğini görüyorum uçarak pencereye doğru.. benim uzaklaşmam için attığım adımların hızı o denli yavaş ki; önce sayılarını, sonra ne olduklarını ve hatta göz renklerini anlayana kadar kalabiliyorum pencere önünde.. ortadan 2. ya da ortadaki mavi gözlü kartal hızla gelip çarpıyor pencereme. gözlerimi kapatıp, geriye doğru irkilerek örtbas etmeye çalışıyorum durumu kendimce. bir kez daha.. bir kez daha.. ve konuyor sonunda pencerenin önüne; sonunda. masmavi kocaman gözleriyle bakıyor bana, kafasını sağa sola eğerek, odayı süzüyor beni aşarak sonra. pencereyi açıp içeri alıyorum mavi gözlü kartalı. tavandaki lambanın yerine, o'na özel yapılmış koca bir dal var.. alıyor yerini orda.. o kocaman oda, oluyor ufacık. hele ki ne zaman açıyor kanatlarını, duvarlarla, mavi gözlü kartalın göğsünün arasında buluyorum kendimi.. sıcak, huzurlu..

ve uyanıyorum..
"haydi sinem, dişçiye geç kalacağız!!"

22 Haziran 2010 Salı

ben ne yaparım o zaman?..





gitme sakın, bırakma beni..
çok yalnız kalırım..

sadece..
ne yapabilirim ki?..

20 Haziran 2010 Pazar

yahu n'oluyor?
havadan mı bu?

perdeleri usul usul kıpırdatan rüzgâr birden, perdeleri yerinden söken bir fırtına haline dönüşünce mi oldu?
evet, mümkün..
evet evet..

"lanetlenmiş omuzlarımdan sen tut beni" demek geldi içimde bir yerlerden sana..

önceleri ve bugün beni kurtardığın gibi, yine gelsen..
"zeynebim" diye sarılsan..

ohh.. :)

~~~~~~~~&~~~~~~~~

19 Haziran 2010 Cumartesi

herkes söylüyor bir şeyler, benim de söyleyeceklerim var..

bugün bugün bugün..
gece kopan gürültüyü, deprem sanıp gerilmemin üstüne, apartmanda çarpılan çelik kapı ve dışarıda yaşanan tartışmayı da eklersek misler gibi bir uyku çektiğimi söyleyebiliriz.. kime göre, neye göre? o değil de söyleyeceğim şey, o kaDar göz açıklığına, bir O kaDar da dinç uyanmam ne harikayadı.. (:

önceden planlanlamış bir program..

önce su, su, su..
yattı mı su?

şimdi sıra telefonda..
aldık, çalıştırdık, çalıştı çünkü..
eve geldik, çalışmaz oldu Zibidi. ağzını yüzünü kırdığım eşşşşoğleşşek gÖt hAYVAn..
üzüldüm, üzdüm..
utandım, suçluydum, özürler ayaklarının altına serile.. (:

okul okul okul..
berocuğum yok idi; emd'den 21-19.2=1.8 puan ile kaldığımı da öğrenince bir rahatlık, bir huzur ki.. ~yok öyle bir şey~

günberim ordaydı, günberiiiiiiğğğmmmmm..
yimek yendiii, oyghh..
doğruca elektrik futrası yatırılmaya gidinildi, yapınıldı, edinildi, aferin bferin felan..

ikan dediysem eğer iknadır o; ikna edilen G.E., Eftichis'in evine tarafımızdan getirildi. evde mevcut alkol, tütün ve türevleri bir güzel bitirildi.. gülündü, eğlenildi.. ayghh.. öperim, yiriğğmm..

sabah yine telefon teslimi yaptıktan sonra, temizliğe gideceğim. arayın beni, gelirim size de. 80 tl. hadi sen tanıdıksın. sana 79,99 tl. ;)

öperim hep..

eftichis'i ne çok severim, hep..
 :*



ve aylarca sabırsızlıkla beklediğim filme sinemada gidemememin üzüntüsünü, dvdsini alarak unutturmaya çalışan öma ile filmi 3d değil 333d olarak izlemek nasıl da heyecanlıymış.. pek lezzetli..

teşekkür ederim. :*

13 Haziran 2010 Pazar

Viktorish'e..

öyle sakin, öyle huzurlu..
yapmak istediğim o kadar çok şey var ki seni mutlu edebilmek adına..
istediğim şeyse; ben varken ya da yokken, hayallerinde benim de yanında yer alabilmem..

"hayatım" diyebileceğim insanı bulmuşken..

o gürültülü, kalabalık, venüs'ün altında binayı yıkmaya çalışan vincin sardığı gürültünün içinde sessizliği yaratarak secret garden olmalı.. o kadar zehrin, doğayla örtülmesi izlerken.. sessizliğimi yaratan sen, yalnızlığımı bozan sen, dermanım, yağmurda önümü kapatan sana; thank you gelmeli sakin sakin.. bazen bakışlarımız ters kalınca birbirlerine, söylenecek bir şeyin yokluğu var olunca more than words araya girmeli.. ironik olarak sabırsızlıkla sesinden dinlemek istediğim birkaç bir şeyden biri; patience ile bitirmelisin önceki ânı.. sana cevabımsa; come away with me.. öyle olur ki söylediklerimi böyle fısıladanır sana; all i want is you.. ama aslında söylemek istediğim tek şey vardır her zaman ve her zaman söylemek isteyeceğim yüceliğiyle; je t'aime..

12 Haziran 2010 Cumartesi

Hey!!

lütfen..
okuyan, göz ucuyla bakanlara sesleniyorum..

bir bloga yazamanın amacı nedir?
ben ki hayatımın reklamını yaparcasına yazıyorum ya hissettiklerimi ya da görüp, duyduklarımı.. başkalarının okuması neden istiyorum?

hadi hadi, haydi haydiii, lililiiii..
!

sen esniyon ama..

svediceğimin evinden yazasım varmış. nümerik ya hani onun piktii puk bilg.,g o sebeple garip geldi. gülme bayımm, gülme pls..

omw
omfg
b
k
ffs
fikibok çübükik..

günseliiiiiii; çükübikten fikiboka kadar integral alalım mı?? :p
ayıp, murat abim duymasın.

o değil de telefonumu kırdım..

"o değil de" deki "de" ayrı yazılmazmış efenim..
yeaaaak yaaa!!

sus!
bak halen..
:*

o değil; aggaefrwı
o değil de ksjgkjg

gibi..

halâ; sabboooo sabomed terlik atcam kafana..

gitcem,€lleme. "LAN" dedi
bi de; de ayrı; düdükkk!!

fikiboku yazdık
küfeye vurmak ayıp bi şi olmaz yazmayalım

~başka başka sülee :)~

hey bayımm; çok seviyorum seni ben.
bazı bazı gel m ds ksjdokanslqopjsp
çok o çok. ;p

çokomel
oküleeeeeeeeeeeeer..
çokonat.