13 Aralık 2012 Perşembe

Sevgilim gitti..
Arkasından bakakaldım o giderken arabanın içinde..
El salladı bana, "Seni Seviyorum"..

Ben de seni seviyorum hayatım..


170 gün'den 2'si gitti. Benim için gitti.
Sabah konuştuk Muratım'la, sesi bir garip, çekingendi..
Ama duydum sesini, Yunus'la beraber 2. bölükteymiş.  :)


Sabretmeyi öğrendim ben, zorlamayacak umarım beni bu 5 ay..
1,5 senedir daha çok özlemeyi, daha çok özledikçe kendimi durdurmayı öğrendim.

Muratım öğretti bu günler için. :)

Ama özledim ben yine de..


Aklım da fikrim de hep Murat.. :)

18 Ekim 2012 Perşembe

11 Ekim 2012 Perşembe

~~~~~~ Gotta feel you and be near you. You're the air that I breath to survive. Gotta hold you, wanna show you. That without you my sun doesn't shine. You don't have to try so hard for me to love you. Boy, without you my life just ain't the same. You don't have to try so hard for me to love you. You had me at hello!
kendimi öyle kötü hissediyorum ki..


kaş yaparken, göz çıkartmamaya çalışayım dedim ama ne kaş kaldı ortada ne de göz..
bir güzel, özenle dağıttım..
önce kendimi, sonra..
sonra kalbimi..





ben ne yapacağını bilemez halde biriyim şu an..
bir yanda benim olmayan evde yaşadığımı hissetiğim annemin evi..
diğer yanda kalbim..





ben isterdim ki, her şey çok güzel, çok özel olsun..
bana dert değil, canım yenilenir, tazelenir sen benken ya da ben sen..
ama bazen öyle zor ki  en yakınındaki, hatta omuzunda ağladığın dert ortağı olduğun, hatta akıl danışıp, öğüt verdiğin insanla anlaşmak, laf anlatmak o kadar zor ki..



ben dağıttım her şeyi..
dağıldım..



yine yeniden dişlerimi sıkıp gökyüzüne bakıyorum akmasın gözyaşım diye..






Muratıma..

öyle bir hata yaptım ki..
öyle bir hata..



konuyla ilgisi değil aslında hata, anlatış şeklinde..




5 sene evvel hayranlıkla başladı hikayem platonik olarak..
1 sene ara oldu..
3 sene evvel bir Aşk yeşerdi kalbimde "sırılsıklam Aşk" ya da "körkütük Aşk"..

şükrediyorum olan her şeyi de göze alarak; şükrediyorum Murat olmasına İlk Aşkım'ın..





ben çok sevdim, çok aşıktım Murat'a.
ama şimdi bir başka seviyorum..
anlasın beni istedim, büyüdüğümüzü..


farklı olduğumuzu..




sözlerimi geri alma şansım yok..
sadece doğru anlamı kazandırmak için aslında bu isteğim..




"Ben seni çok sevdim Murat, eskisi gibi sevmiyorum şimdi" deyince ölüm enseme saplandı anlamını bilip de yalnış kelimeleri seçmiş olmanın verdiği kırıklarla..




ben seni bir başka seviyorum, eskisi gibi değil..
düşünerek seviyorum, bilerek, isteyerek, güvenerek.
sadece "Yakışıklı ve karizmatik Murat" diye değil..



halini seviyorum, hayata bakışını, bana dokunuşunu..


ben SENİ EŞİM OLARAK SEVİYORUM artık..
ruh eşim, hayat eşim, ten eşim..



bilerek seviyorum..
çok isteyerek..


her zaman ilk olan sen, ilk olabilecek kadar güvendiğim sen için seviyorum seni Sevgilim..




yanlış anlatmamdan ötürü öyle suçlu hissediyorum ki kendimi, öyle bitkin..
affet beni..




seni kırmayı hiç istememiştim, istemezdim..

affet..




" if I wanted silence
I would whisper
And if I wanted loneliness
I'd choose to go
And if I like rejection
I'd audition
And if I didn't love you
You would know "

3 Eylül 2012 Pazartesi

ben bu kelimeleri okumasam çaresiz kalırdım..
fikren yalnız değilim, en azından bunu biliyorum..

sokak kedükü & şuursuz peri ..

teşekkürler..
kimse benim yerimde olmak istemezdi. sen de..
ki değilsin de..
düşündüğün belki sadece vakit ama o kadar hayal, o kadar istek, özlem, yalnızlık sonrasında geliyor vakit.
kalbime saplanmış bir orak var. popomuz büyük diye kalbimiz de büyük olacak değil herhalde..
dolu, ağzına kadar dolu kalbim.
ve yorgun..
her adım, her kelime bana doğru gelen "ne yapıyorum yahu ben?" dedirtiyor bana. kendimi, düşüncelerimi, kalbimi sorgulatıyor.
eskisi gibi olamam, eski kadar taşamaz kalbim. kelebeklerim ölüyor her geçen gün ve kararda. aşkımı yaşayacağım yerde, verilen sözlerin, gitme kalma çelişkilerin sebeplerinin tutulmadığı, unutulduğu vakitlerdeyim.
sorguluyorum..
sorgularım da..

yapmazsın, yapamazsın.
benim yerime kendini koyamazsın.

ama en başında öğrettin zaten bana. daha 34. günde öğrettin "yalnız kalmak" ve "gelemem" i..

ve ben ne kadar iyi, ne kadar mutlu gözüksem de, değilim.
periyodik ilaç vaktiymiş gibi, boğazım düğümleniyor..

dedim. "yok, benim adıma iyi 1 tek adım olsa, inancımı yeniden kazanacağım" dedim..
rol yapıyorum sevdiklerime, düşündüklerime..
onlar pek anlamaya çalışmadılar beni, sormadılar halimi..
belki rol yaptığımı fark ederler..

bunu geçiyorum..

soruyor Kenan Abi "kızım sen niye hiç gülmüyorsun? niye mutlu değilsin?"..

vallahi yalnızım arkadaş. en sevdiklerim tarafından yalnız bırakıldım.
kim bilir daha neler seçilecek, neler yapılacak da sonrasında haberim olacak?

ve ben ne kadar daha mal gibi bekleyeceğim..





**gidecekseniz, gideceğim deyin. 1 sene sonra dönmeyecekseniz, "1 sene sonra para biriktirip geleceğim" demeyin. az kaldı dedirtiyorsanız, "ben sonra yapacağım askerliği" demeyin.

arkadaş, karşıdaki sizden öyle bir şey istemiyorsa "senin için, bizim için yapıyorum." demeyin.


demeyin yahu, DEMEYİN!!

ha, her iki tarafın da ağzına sıçılıyordur.
benim yapıldı, taşanlar ona buluşmış kadar.


yaşlandım ben.
yoruldum.

çok yoruldum ben..


seviyorum, çok seviyorum..
ama..
ama işte..

14 Temmuz 2012 Cumartesi

ağzın burnun yamulsun a dünya!!

90 kg'dan 70 kg'ya indim dizanteriyle lisede.
70 kg'dan 119 kg'a çıktım üniversite hayatımın 3 senesinde.
119 kg'dan 86 kg'a düştüm 2 senede.

bugün yine attı tepem. vallahi attı!!

44 pantolonlardan sıkıldım, 44 beden elbiselerden.
kendime iyi davranamaz oldum..


zayıflayacağım hacı!!
aklıma koydum.
mideme de el koydum muydu bu iş tamamdır..


sevgilime de yazık günah..
beline daha sarılası bir insan olayım..
o'na daha güzel görüneyim..

Şuursuz Peri & Sokak Kedükü ;)

perşembe günü özel bir gündü..
arkadaşlarım, sırdaşlarım..

dediniz "gözlerin niye doluyor senin ya?" diye.
doldu, ne yapayım..
o kadar özlemişim ki öyle sohbet etmeyi, laflamayı, kıkırdaşmayı..

ya ben sizi gerçekten çok sevmişim..
:')


kendimi sağlam bilirdim; "nihahoo, sarhoş olmam olmm ben!" böbürlüğünde biriyken 3 bira elimi yüzümü dağıttı. :p
sohbet tatlı oldu mu, su da yetermiş aslında..


evren nazardan, kötülüklerden hep korusun bizi.
öncelikli olarak CİVELEK AİLESİ'ni.
:D :D

yaaaaaaaa..
aile görüşmelerine başlayacağız.
vallahi ağlarım, mutluluktan sümüklerim aka aka ağlarım.



Sizi çok seviyorum ben..
iyi ki hayatımdasınız..
:)

29 Mayıs 2012 Salı

ne desem?




...sadece

~ağlamak yok

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Matrix, cnbc-e, görüşürüz hayatı (dıt dıt dıt dıt..)..

5 Mart 2012 Pazartesi

çantaaaaaaaaaaaa..
:(

4 Mart 2012 Pazar

gerçekten yeter artık..
beklemeye değecek amaçlara da yakın değiliz. madem öyle, orada burada, ayrı ayrı eziyet çekeceğimize beraber olalım..

28 Şubat 2012 Salı

yemin ediyorum, kalbim çıkacakmış gibi oluyor..
houfghh..

26 Şubat 2012 Pazar

21 Şubat 2012 Salı





böyle şeyler de dinleyebiliyorum.
kendimi kaybediyorum mırıldanarak..



şarkı içerikli bir "...'a ithafen" durumu var..

"daha sevgililer gününde beraberdik"
biliyorum.
ama ondan önce 1 aydan fazla görüşememiştik.
ve şimdi yine en az 1 ay daha..


bu şey gibi bir durum bence; orta sonda 1 gün okula gidip de, ankara atatürk anadolu lisesi'ni kazanmak gibi bir şey..


manyak mısınız lan?!

18 Şubat 2012 Cumartesi




ölürüm buna..
14 şubat mı?

fiyuu..

en heyecanlısı, en gergin ama en huzurlusu, en aşklısı idi..
bugünler gelecekteki günlerin belirtileri..

sevgilimden içten içe istediğim ama beklemediğim bir hediye aldım ki..
sözler bakışmalardan sarfedilemese de.. :)

Çok seviyorum..
huzuru buluyorum..
ve maddesel dünya umurumda olmuyor..

çünkü O, benim istediğim dünyayı yanındayken bana en güzel haliyle sağlayabiliyor..




kayseri'den aklımda kalan söylemler;
ananeden gelen; "ebbboooooğğğvv.. ne güzel olur sizin çocuklarınız. gadasını aldıııığğım!""
anneden gelen; "ee bak, dünya gözüyle gelinini de gördün."
teyzeden gelen; "kuzum benim, çok özlemişim seni."
babadan gelen; "hoşgeldin Zeynebim."
haladan gelen; "güzel kızım, bak ben ankara'dayım. arada sırada gel bana. telefon aç. özlerim ben seni."



Muratımı gördüm 1 ay sonra ya..
elimizde kahve, sadece parkta elele otursak da yeterdi bana.
1 istedim 1000 geldi. :)



olmm!!
o değil de, ne biçim yendim seni tavlada.. ;p



her şey için minnettarım..
en çok da, sana sarılabilmekten..

sesini çıkartmadan, otogarda 1,5 saat; iki büklüm durarak, ben uyuyayım diye mis gibi bir cennetim olduğun için..


iyi ki varsın hayatımın anlamı, yaşam destek ünitem..
iyi ki varsın..
:)

7 Şubat 2012 Salı

14 şubat'ta sevgilim yanımda olmazsa, böyle olabilirm.
adam olun len!!
ağzınızı yüzünüzü kırarım bee!!

:'(

dün gece enstitü sayfasından indirip çıkarttığım özel öğrenci başvuru formunu büyük hevesle doldurdum..
3 tane istiyorlardı ama ankara üniversitesi'nin sağı solu belli olmadığı için (artık belli gerçi ama) 6 tane çıkarttım. 3'ünü doldurdum.
onay bölümü imza için hazırdı.

heveslendim.
babamla konuştum; "240 tl lazım baba" dedim, "hemen göndereyim" dedi canım babam.

annemle konuştum, "sabah arabayla gitsem iyi olur, işin var mı?" diye. "yok" dedi.

belgeleri dosyaladım, güzelce ve intizamlı bir şekilde.
öğrencilik hayatım boyunca yapmadığım şekilde, yatmadan hazırladım çantamı.

ve sabah..
ümitköy'de irilik boyutunu aşmış, "herbir kar tanesi yeryüzüne birbirine değmeden iner" ilahını bozarcasına birleşik küme halinde yağıyordu.
gölbaşı'na gidiş için dehşete kapıldım.

uzun süredir bu kadar hevesli olmadağım durum yıldırmadı "zincir var araba ulen, çeker takarım." dedim. böbürlendim..

telefonum çaldı, alarm sandım.
annem..
aynı evin içinde annem arıyordu beni.
"hayırdır?!"

- anne?
~iyi değilim sinem.
- anne..
~...

canı sıkılmış, bunalmış, daralmış ve birkaç sene evvel bir doktorum verdiği antidepresanı almış. okumadan, bakmadan. yan etkileri neler neler..

boru değil; 75 mg'lık bir ilaç.

ve hali iyi değil.

aniden ~DEJAVU~
rüya ya da kabus dejavusu..
uyanmadan önce gördüğüm o filmde annem intihar ediyordu bir kutu ilacı alarak. hastaneye götürüyordum, serumlar, kusturmalar, "midesini yıkayacağız" demeleri..
koşuşturan doktorlar vardı..

bu sabah rüya devam niteliği mi, aynısı mı duraksaması sardı birden.
basiretin bağlanması..

üzerimde yırtık pırtık Murat'ımın aldığı bir tişört. askıdan aldığım bir pantolon da altımda.
annemi giydirdim..
ayakta duramaz halde.

- kaç tane aldın?
~1 tane.

arabayı getirdim apartmanın girişine ve sabah trafiğinde hastaneye gidiş..
endişe..

arabayı nasıl kullandığımı hatılamıyorum.
yani bir an silkinmem gerekti.
sürekli kısa kısa durum filmleri gözümün önünde..

acil servis..
serum, sorgulama..
ilacın kutusu da yanımdaydı, doktor baktı, sordu soruşturdu..

eve geldik..
annemi yatırdım ve uyudu.

"bugün gölbaşı'nı unut sinem" dedim. annemi bırakamazdım tek başına.

uyku, sakinlik, sabah programları ve annemi kontrol..


ama..
öğleden sonra 2 gibi, annem çıktı odasından ve "ben gezmeye gidiyorum" dedi.

gezmeye..

6 Şubat 2012 Pazartesi

1 kez yazmayı dener misin?
hissettiklerini..

5 Şubat 2012 Pazar

dün olanlardan sonra..
böyleyim..

bilmiyorum..
ama; başkalarını kırmak            
da geri döndürüyor
beni..


her şeyden kurtulmak için
mecbur kalmışım gibi,
bunları yapıyorum..


gerçekten yorgunum..     
                                                        


Her sabah uyanıyorum ve hala yapmak istediğim ilk şey yüzünü görmek…


~ps i love you~
bazen temizlenmesi zor derece sıçarsınız..

tebrikler..
~








~

4 Şubat 2012 Cumartesi

huzursuzlukta huzur aramak.. tek başına..

anlatılmaması gereken bir şeyin, "anlat artık!" demesiyle ne olur?




sessizlik..





...





sessizlik..






ya duydukları karşısında, bir gün iade-i ziyaret yaparsa?

"zaten..."
"zamanın da.."
"ama o da.."

gibi..







mezarımın tekrar açılması gibi..



















ben ki kendimi affedemiyorum sevdiğim bir kaç insana karşı..
ya anlatırsam?


















allahım, çıldııryorum..
yardım et ne olur..















etrafımda onca insan varken, yapayalnızım..







sıkıntıma, derdime aylardır kılıf buluyorum.
ama yoruldum artık..



















çok yoruldum..

31 Ocak 2012 Salı

evet..
bazen ringe "KIRRRMIZIIIIIIIĞĞ KÖŞEDEEEEEEĞĞ ZeeEEEEYNeeeeEEEĞĞĞĞP" davetiyle çıkıp, pata küte dalasım geliyor.

ama öncesinde elimi belime koyup, popomu dışarı çıkarıp, hafif dizimi kırıp, gözlerimi de kısıp, dişlerimin aşırı sıkılmış ve kafamın sağa sola sallanan halilye "BİTTİN OLMM SEN!!" demek istiyorum.



sonunda da "ya sevgilim, özür dilerim, oraya vurmak istemedim.." demek..





hayır yani geçerli bir sebep olduğundan ya da olacağını düşündüğümden değil..
bazen bu sadist taraf bir pörtlüyor ki sormayın.

ahaa da şöyle izliyorum dışarıdan kendimi;  'O_o








her ne olursa olsun..
ya da her ne zaman..
ne kadar km olursa olsun..
ya da dakika farkı..

kalbim ve beynim tek bir şey diyorsa (bu genel olarak anormal bir durum, varsa harbiden ulan); o doğrudur.
benim hayatımdaki en doğru o; Viktorish..


huyunkurusun..

Seni Seviyorum..

28 Ocak 2012 Cumartesi

bir loeao ironisi daha..

sanki sadece benim hayallerim çift kişilikmiş gibi..
ütopik fotoğraflar, cennetsi yerler tek başına gezildikçe cehennemin dibinden çıkmış kaktüs dikenleri gibiler..
çift ise cehennem cennet oysa..


orada varolmak isterken kalbim olmadan ne yapabilirim ki, ruhum eşim zaten çekip gitmişken..


o var ise, oksijenin kokusu, sessizliğin sesi hissedilir..










bu aralar çok mu duygusalım?
ya da..

hayatımızda görsel efektler mi çok az..




varlığımzın yalnızca ses kayıt cihazlarından ibaret olmasını istemiyorum..
















bencillik de yapmayacağım, yapamam..
elmaya ulaşabilmek için bir merdivene tırmanırken bir basamak kırık diye vazgeçemem ya..
hele ki, o merdiveni tutanın "ben tutuyorum ruhum, merak etme sen.." diyen biri olduğunu düşünürsek.


dersin sen hep; "yolda ufacık taş var diye, geri mi döneceksin?" diye..









manen hep yanyana, hep elele ve gözgöze..

mezuniyet arifesinde bunları düşünüp, madden birlikteliğe daha fazla yaklaşmanın büyüttüğü çiçeklerle devam ediyorum yoluma..








çok özlüyorum..
burnumun direğini sızlatacak, gözlerimi dolduracak kadar..

24 Ocak 2012 Salı

ankara kara teslim oldu..
kendi başına, efkarından müzik çalıyor sokaklarında..



gözlerini kapatıp, klipler çeviriyor her kar tanesiyle..




bakınca camdan dışarı..

kardan adam ve kardan kadın şişme bebekleri olarak kar altında kol kola girmeye başardığımızı..
her yerimize kar girebilme ihtimaline karşın, kelebek yaptığımızı..
etrafa gizlice bakınıp, bir çöp kenarında sağlam bir poşet bulup, "araba geliyo muuuooooo? aaaaaaaa!!" çığlıkları eşliğinde kaydığımızı..
gülerken, burnumuzun sümük istilasına uğraması üzerine daha fazla gülüp, daha çok istilaya sebebiyet verişimizi..
sonra birbirimize bakıp, bir şey söylemeden öpüştüğümüzü..
ve tesadüftür ki bir sokak lambası altında oluşumuzu..



görebiliyorum hepsini..
bir eksiğim var ankara'da, o da sensin..
içimdeki ses, az evvelli telefon görüşmesinin olması gerektiği gibi sonlandığını söylüyor. umarım sonrasında üzüntüler kovalamaz beni..


1 yıl, 2 yıl sonraki hayallerimde en az 6 aylık bir mola var çünkü..
ki biz molayı şimdi yapıyoruz.
allahım düşürmesin başka molalara çok ilerleyen zamanlarda..



dinlemelikli; işin açıkçası..






"işte öyle bir dönem bu" dönemi..
And I just wanna be loved by you,
Yeah I just wanna be loved by you,
I see nothing worse than to sail this universe without you..


23 Ocak 2012 Pazartesi

öyle bu aralar..





Geri gelecek misin ? Günahın neyse onu bilelim
Sevebilecek misin nefret gibi beni yoksa orada kal bebeğim belkide sana göre değilim
Sen girdin hayatıma çarparken oralarda burda kalbimdi kanayan
Vaz geçtim aklımdan,eşimden,dostumdan alay eder oldum sancımla

Hüzünlerini de al yanına ; “Ne olacak yanacaksan ?”
Benimle yan , benimle yan
Çok mu şaşırırsın cehenneme kar yağdırsam ?
Benimle yan , benimle yan
Hüzünlerini de al yanına ; “Ne olacak yanacaksan ?”
Benimle yan , benimle yan
Ölüm gibi acıtır seni yeniden doğduğun an

19 Ocak 2012 Perşembe

kendime hediyemdir..


gerçekten her şey üstüste geliyor..
söylemeke istediğim tek şey var; özledim ya da uzağız değil.
bunlar değil..
alışılamaz sanıyordum ama, insan alışabiliyormuş bunlara da..
ama değil..

minicik kurt her yerimi delik deşik etti.
kalbim kalmıştı bir tek ama içime bu kurtu yerleştiren kişiye verdiğim söz, sadakatin sözü, yüzünden sevgiliyle konuşamaz durumdayım.
patlıyorum, ağlıyorum, kırılıyorum.

haliyle anlamıyor, anlayamıyor..
kızıyor, bağırıyor, sinirleniyor..

ve ben suçsuzum aslında, sadece 1 derdim var ama..


mezun olacağım, olabileceğim..
6~10 şubat tarihleri bence her şeyin belirleneceği gün..
ya birlikteliğe yakınlık, ya da yalnızlığa..


telefon yanımda, dizimde bilgisayarım, gözlerim dolu bekliyorum..
şu an bir boka bile benzemiyorum..

favoriler günü.. (the best)


»

12 Ocak 2012 Perşembe



azıcık birazcık kafam böyle..
hem patlamak üzere, hem de şarhoşluğun zirvesinde..

10 Ocak 2012 Salı



kendime adıyorum bu şarkıyı, buradaki his'ler her, him'ler hers, he'ler she'dir.

7 Ocak 2012 Cumartesi

annem beni çok yordu.






hani gripin'in bir şarkısı vardı;  SUSTUKLARIN BÜYÜR İÇİNDE










ufacık böbrek taşı, büyüdü, büyüdü ve boğazıma oturdu.. 
kelimeler batar daha da büyür halde..


sonrasında varolan ise; anneme dair kalbimde olan hissiz ve anlamsız koca bir yoğunluk..










ve ardından söyleyebileceğim tek şey; 


"Affetmek için iki kişilik erdem lazım. Hem onu affetmek, hem onu affettiği için kendini affetmek." -Orson Welles 










gizli saklı anneme ithafen..








"razıyım acı içinde ölmeye, doktorlar yok olabilirler. hiç üzülmem.." diyebilen biriyim an itibariyle. çabalamak, uğraşmak, sabretmek ile dert yanmam çünkü uğruna çabaladığım kişi için değer. ama o kişi beni yanlış anlamakta diretiyor ise "ohh, allah belamızı verdi, götümüze sokup sokup çıkarıyor." demek için de kendimde hak görürüm. açılacağını bile bile şemsiyeyle oynamam da tamamiyle benim problemim. üzülürüm, sıkılırım, bunalırım, anlatamam kimseye. kendimce akıl vermeye çalışırım, o akıl tuzlanıp, biberlenip geri gelir bana ve ben de gider sığınırım "lucky strike click"e. sessiz , sakin ve usulca öldürmeden 1 adım evvel uyuşturur beni.